FLOR DOSTUMUZ MU, DÜŞMANIMIZ MI?
ÖZET
Flor
(F), yüksek elektronegatifliğe sahip, oldukça reaktif bir gazdır. Genellikle
doğada serbest halde değil “flor bileşikleri (floridler)” şeklinde bulunur.
Sularda, toprakta, kayalarda, atmosferde, yiyeceklerde, içeceklerde, bitki ve
hayvanlarda rastlanan flor, en fazla çayda, tütünde ve balıkta mevcuttur. Flor,
minede demineralizasyonu inhibe eder ve remineralizasyonu destekler. Sistemik
veya topikal olarak uygulanan flor ile asit ataklarına dirençli florapatit veya
florhidroksilapatit ve kalsiyum-florür oluşumu gerçekleşmektedir. Florun
sistemik uygulamasında suyun, tuzun, sütün florlanması, flor tabletleri,
damlaları, topikal uygulamasında ise florlu diş macunları, gargaraları, flor
jelleri ve vernikler kullanılmaktadır. Flor, insan metabolizması için gerekli
eser elementlerden biridir. Çocuk ve erişkinlerdeki çürük önleyici etkinlikleri
kanıtlanan flor; doğal içme suyu flor konsantrasyonunun düşük olduğu (<0.5
ppm) coğrafi bölgelerde veya içme sularına ekonomik veya teknik yetersizlikler
sebebiyle flor katılamayan ülkelerde, dişlerin çürükten korunması amacıyla bir
halk sağlığı yöntemi olarak, sistemik ve topikal yollarla uygulanmakta ve
bireylerdeki çürük prevalansı belirgin şekilde azaltılmaktadır. Diğer bir
yandan tek seferde ve toksik doz olarak kabul edilen 5 mg/kg flor alımı akut
flor toksisitesine, optimal dozdan biraz daha yüksek, uzun süreli flor alınması
kronik flor toksisitesine sebep olmaktadır. Kronik flor toksisitesinde dental
florozis ve iskeletsel florozis görülebilmektedir. Doğal içme suyu ve
kaynaklarında flor konsantrasyonunun yüksek olduğu coğrafi bölgelerde yaşayan
kişilerde, “Endemik Florozis” tablosu yaygındır. Florun kemikte birikimiyle
iskeletsel deformasyon, büyümede gerilik ortaya çıkabilirken, yüksek
miktarlarda kullanımı sonrasında karaciğer, böbrek, beyin ve beyincik gibi
yumuşak dokularda da birikim ve zararlı etkiler oluşabilmektedir. Hayvan
çalışmalarında florun yüksek dozlarda kullanımı sonrasında santral sinir
sisteminde nörodejeneratif değişiklikler gösterilmiştir. Doğal içme sularında
yüksek flor bulunan Hindistan, Çin gibi ülkelerde yüksek flor seviyesi ile
düşük IQ’nun ilişkilendirildiği çalışmalarda zeka seviyesi (IQ)’ni etkileyen
diğer faktörlerin değerlendirilmesindeki eksiklik güvenirlikleri açısından
şüpheler doğurmaktadır.
ABSTRACT: Fluorine
(F) is a highly reactive gas with high electronegativity. It is usually found
in nature not in free form but in the form of "fluorine compounds
(fluorides)". Fluorine is found in water, soil, rocks, atmosphere, food,
beverages, plants and animals and is most abundant in tea, tobacco and fish.
Fluorine inhibits demineralization and promotes remineralization in enamel.
Fluorine applied systemically or topically leads to the formation of
fluorapatite or fluorhydroxylapatite and calcium-fluoride resistant to acid
attacks. Fluoridation of water, salt, milk, fluorine tablets and drops are used
for systemic application of fluorine, while fluorinated toothpastes,
mouthwashes, fluorine gels and varnishes are used for topical application.
Fluorine is one of the trace elements necessary for human metabolism. Fluorine,
whose caries preventive efficacy in children and adults has been proven, is
applied systemically and topically as a public health method to protect teeth
from caries in geographical regions where natural drinking water fluorine
concentration is low (<0.5 ppm) or in countries where fluorine cannot be
added to drinking water due to economic or technical insufficiencies, and the
prevalence of caries in individuals is significantly reduced. On the other
hand, a single fluorine intake of 5 mg/kg, which is considered to be a toxic
dose, causes acute fluorine toxicity, while long-term fluorine intake, which is
slightly higher than the optimal dose, causes chronic fluorine toxicity. Dental
fluorosis and skeletal fluorosis can be seen in chronic fluorine toxicity.
"Endemic Fluorosis" is common in people living in geographical
regions where fluorine concentration is high in natural drinking water and
springs. While skeletal deformation and
growth retardation may occur with the accumulation of fluorine in bone,
accumulation and harmful effects may also occur in soft tissues such as liver,
kidney, brain and cerebellum after high amounts of fluorine are used. Animal
studies have shown neurodegenerative changes in the central nervous system
after high doses of fluorine. The lack of evaluation of other factors affecting
intelligence level (IQ) in studies linking high fluorine levels with low IQ in
countries such as India and China, where high fluorine levels are found in
natural drinking water, raises doubts about their reliability.
ANAHTAR
KELİMELER: Flor, Akut toksisite, Kronik toksisite,
Endemik florozis, Zeka
GİRİŞ
Bu çalışmada, hastaların tercih ettikleri diş
macunları ve bu diş macunları tercihlerindeki bilinç durumları değerlendirildi.
Hasta profilindeki farklılığın bu konu üzerindeki etkisinin daha ayrıntılı bir
şekilde değerlendirilebilmesi amacıyla Konya’daki bir devlet üniversitesi ve
İstanbul’daki bir özel üniversitenin diş hekimliği fakültesinin restoratif diş
tedavisi bölümüne gelen gönüllü hastalara aynı anket yapıldı. DMFT index
ortalaması ise Konya’daki hastalar için 8.92, İstanbul’daki hastalar için 9.13
olarak bulunmuştur.
Ağızlarında aktif
bir çürüğü olanlar, ADA nın çürük riski sınıflamasında yüksek çürük risk
grubunda sınıflandırılmaktadır.(3) Genellikle ağızlarındaki aktif çürüklerin
tedavisi için restoratif diş tedavisi kliniklerine başvuran hastalarla yapılan
bu çalışmada, florsuz diş macunu kullanan hastaların oranı her iki şehirde de
aynı (%13) bulunmuştur. Özellikle çürük riski yüksek olan hastalarda flor
kullanımının önemi göz önüne alındığında, %13 lük oran ciddi bir sorun gibi
gözükmektedir.
Çocuklarda florlu
diş macunu kullanım oranının araştırıldığı İstanbulda’ki bir araştırmada da
velilere çocuklarının kullandığı diş macununun flor içerip içermediği
sorulduğunda %40’ı bilgi sahibi olmadıklarını, %30’u ise florsuz diş macunu
kullandıklarını belirtmiştir. Flor içermeyen diş macunu kullanan kişilerin
(%13) Konya’da % 14’ü, İstanbul’da %28’i florun zararlı olduğuna inanıyor, yine
bu kişilerin Konya’da %14 ü İstanbul’da % 16 sı bilinçli bir şekilde florsuz
diş macunu kullanıyor. Yani florsuz diş macunu kullanan katılımcıların
İstanbul’da %72’si Konya’da % 86’sı bilinçli bir tercihle kullanmıyor. Bu sonuç
flor içermeyen diş macunlarının piyasada yaygın bir şekilde satıldığının
göstergesidir. Bu durum florsuz diş macununu özellikle tercih etmeyen
hastaların bile kullanmalarına sebep olmaktadır.
Ankete katılan
hastaların her iki şehirde de % 87'sinin florlu diş macunu kullandığı bu
hastaların Konya’da % 29'unun, İstanbul’da %35’inin bilinçli bir şekilde
florürlü diş macunu tercih ettikleri görülmüştür. Başka bir deyişle, florlu diş
macunu kullananların çoğu denk geldiğinde florsuz diş macunu da kullanabilir.
Florlu diş macununu bilinçli olarak kullanma oranı İstanbul’daki tüm hastalarda
bakıldığında %33 Konya’daki tüm hastalarda bakıldığında %28’ dir. Bu durum
toplumun florlu diş macunu kullanımının önemi hakkında yeterince bilgi sahibi
olmadığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma bize gösteriyor ki hastaların
çoğunluğu florun vücudumuza nasıl etki ettiğini bilmese de bazı hastaların
florun etkileriyle ilgili endişelerinin var olduğu görülüyor. Bu derlemenin
amacı da florun insan vücuduna etkilerini anlatabilmek ve bu soru işaretlerine
yanıt verebilmek.
Günümüzde
başlangıç halindeki çürük lezyonlarının operatif işlemler yerine koruyucu
uygulamalar ile kontrol altına alınması bir tedavi biçimi olarak tercih
edilmektedir. Bu koruyucu uygulamalar için kullanılan ajanlardan en önemlisi
flordur. Çeşitli flor uygulamaları minede demineralizasyonu azaltarak,
remineralizasyonu arttırarak etkinlik göstermektedir. (4) Florun uygulama
yöntemlerinden bazıları; toplumsal olarak etkinlik gösteren suların
florlanması, bireysel olarak kullanılabilen diş macunu, gargara ve profesyonel
olarak uygulanabilen yüksek flor içerikli vernikler ve jellerdir. (5) Flor
uygulamaları “topikal” veya “sistemik” olarak yapılmaktadır. Ancak bu
sınıflandırmada florun etkinlik mekanizmasının dikkatle değerlendirilmesi
gerekmektedir zira florlu su tüketiminin sistemik etkisi olduğu düşünülse de
yutulma esnasında sürmüş dişlerin üzerinde öncelikle topikal etki
oluşturmaktadır. Başka bir açıdan bakıldığında da topikal etki oluşturduğu
düşünülen diş macunu veya benzeri ajanların kullanımları esnasında yutulmaları
sistemik etkilere sebep olabilmektedir. (5,6)
Sistemik Flor Uygulamaları
Sistemik flor
kaynakları; suların, tuzun ve sütün florlanması, flor tabletleri, damlaları
veya pastilleri ve yiyecek (balık) ile içeceklerde (çay) bulunan flordur. (7)
İçme suyunun florlanması en etkili ve sosyal olarak adil bir şekilde florun
çürükten korunma etkilerini toplum genelinde elde etmeyi sağlamaktadır. Dental
florozis oluşumu ve diş çürüklerinin azaltılmasını dengelemek için 0,6-1,1
mg/L(ppm) aralığında olacak şekilde suyun florlanması önerilmektedir. (8) İçme sularının florlanması; ekonomik ve etkin
bir çürük proflaksi yöntemidir. Ancak içme suyuna ilave edilecek flor miktarı;
yerleşim bölgelerindeki doğal içme ve kaynak sularının flor
konsantrasyonlarına, bölgede günlük tüketilen ortalama su miktarlarına ve
uygulanmakta olan diğer flor proflaksi programlarına göre ayarlanmalıdır
(9,10). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından bugün kabul edilen sudaki optimum
flor dozu 1 ppm (mg/L) ’dir. Nitekim son
yıllarda pek çok ülkede, içme suları florlanmış bölgelerde, ayrıca çeşitli flor
içerikli ürünlerin de kullanımına bağlı olarak, hafif veya orta şiddette florozis
olgularının görülme sıklığında artış olduğu rapor edilmektedir
(11,12,13,14,15,16,17).
Topikal Flor Uygulamaları
Topikal flor uygulama yöntemleri; diş hekimleri tarafından tatbik
edilen; jeller, solüsyonlar, patlar, cilalar, vernikler, restoratif materyaller
ve yavaş flor salan apareyler ve hastalar tarafından kullanılan florlu diş
macunları, gargaralar, diş ipleri, florlu sakızlar şeklinde özetlenebilir
(18,19).
Topikal flor
materyalleri yaklaşık 35 yıldır klinik olarak kullanılmaktadır. Son on yıllık
dönemde topikal florun sadece lezyonların oluşumunda değil başlangıç mine
lezyonlarında remineralizasyonu, dolayısıyla iyileşmeyi sağladığı
anlaşılmıştır. (20) Flor esas etkisini dişler sürdükten sonra özellikle dental
plakta ve tükürükte düşük miktarlarda bulunduğunda göstermektedir. (21)
Flor kullanımına
bireyin çürük riskine göre karar verilebilir. (6) Yüksek çürük riski bulunan
durumlarda topikal florun sık kullanımı sonucunda risk kontrolü
sağlanabilmektedir. (20) Topikal flor ajanlarının etkinliği uygulama sonrası
tükürükte bulunan flor seviyesine bağlıdır. Tükürükte bulunan flor seviyesine
etki eden faktörler; ajanının konsantrasyonu, miktarı, uygulamadan itibaren
geçen zaman ve uygulama yöntemi olarak sayılabilir.(22) Belirli miktarda florun
oral mukoza, dişler ve plakta absorbe olarak tutulduğu ve yavaş yavaş tükürüğe
salınarak yutulduğu unutulmamalıdır. (20) Düşük seviyelerde flor iyonları ağız
gargaraları veya diş macunları ile uygulandığında ağız ortamında düşük miktarda
bulunan flor ile beraber hidroksilapatit çözünme ürünlerinden
florhidroksilapatit veya florapatit oluşturulur. Yüksek seviyelerde flor
iyonları topikal flor jelleri veya vernikleri ile uygulandığında kalsiyum
florid (CaF2) oluşur. Kalsiyum florid hem kalsiyum hem de flor için rezervuar
görevi görür ve asit atakları sırasında bu iyonların salınımını sağlayarak
hidroksilapatit’in çözülmesini inhibe eder ve florhidroksilapatit oluşumu
desteklenir. (21,23) Topikal flor uygulamaları ağız içerisinde mevcut olan
dişleri güçlendirmekte ve sürme sonrası safhada etkinlik göstermektedir. Yüksek
konsantrasyonda flor içeren flor vernikleri ve jellerinin uygulama sıklığı
çürük riskine göre 3 veya 6 aylık aralarla yapılmaktadır. (4)
İn vitro
çalışmalarda, tükürük ve plaktaki flor artışı 0,3 ppm’i aştığında çürüğe karşı
anlamlı koruyucu etkilerin saptandığı gösterilmiştir. (4) Tükürükteki flor
retansiyon derecesi, kullanılan materyal miktar ve konsantrasyonu ile
orantılıdır. Tükürükte flor retansiyon oranları ile mineye absorbe olma ve
depolanma mutlaka eşit kabul edilmemekle birlikte çalışmalardan elde edilen
veriler koruyucu etkinlik hakkında öngörüler sağlamaktadır. Çalışmada florlu
diş macunu kullanım miktarı ve flor gargarasının konsantrasyonu tükürükte flor
retansiyonu ile ilişkili ve orantılı bulunmuştur. Diş fırçası başı miktarınca
florlu diş macunu kullanılmasından sonra 2 saat süreyle tükürükteki flor
miktarı ciddi anlamda yüksek kalmaktadır. Diş macunu içeriğindekine benzer
konsantrasyonda (1000 ppm) flor gargarası kullanıldığında ise tükürükteki flor
seviyesi daha uzun süre (yaklaşık 5 saat) devam etmektedir. Tükürükte saptanan
flor seviyesindeki daha uzun süreli artış, fırçalamanın aksine flor gargarası
kullanımı sonrası ağzın su ile çalkalanmamasına bağlanmıştır. (20) Flor
jelinin, konsantre asit içeriği bulunması veya nötral olup olmaması açısından
değerlendirme yapıldığında ise asitlendirilmiş jel (12.300 ppm
APF) kullanımından 7 saat sonra tükürükteki
flor seviyesi (1.16 ppm) nötral sodyum florür (22.000 ppm NaF) jeli sonrası
tükürükteki flor seviyesinden (0.18 ppm) daha yüksektir. (20)
Flor
gargarası (0.023% F), florlu diş macunu (1.1% F), flor pastili (0,25 mg F) ve
flor sakızının (0,25 mg F) kullanımı sonrası tükürük flor seviyelerinin
karşılaştırıldığı çalışmada, diş macunu ve gargarada, pastil ve sakıza göre
tükürükteki flor düzeyinin daha fazla arttığı gösterilmiştir. Diş macunu ve su
ile hazırlanan çalkalama solüsyonu ile çalkama yapmak, diş macunu ile
fırçalamaya göre daha fazla etki göstermiştir. Bu nedenle, böyle bir karışım
ile ağzın çalkalanması, ek olarak flor uygulaması gerekli olan yetişkinler için
iyi bir alternatif olacağını akla getirmektedir fakat bu uygulamada diş macunu
ile diş fırçalamada sağlanan plağın uzaklaştırılma etkisinin eksik kaldığı
unutulmamalıdır. (24)
Diş macunu diş
çürüğü ve dişeti hastalıklarının önlenmesinde dental plağın kaldırılarak oral
hijyenin sağlanması kritik öneme sahiptir.(25) Oral hijyenin sağlanmasında
başvurulan en önemli yöntem ise diş fırçalamaktır. Florid içerikli diş
macunlarını kullanımı ise günlük ağız bakımı için zorunlu kabul
edilmektedir.(26)
Diş macunları,
rutin kullanımda olan en etkili kozmetik ve terapötik ajanlardan olup, tüm
dental ürünler arasında tüketiciler tarafından en yaygın
kullanılanlardandır.(27)
Sıklıkla sodyumflorür (NaF) ve
sodyummonoflorofosfat (NaMFP) içeren ve evde en sık kullanılan topikal flor
ajanı olan diş macunlarının piyasadaki konsantrasyonları ortalama 1000-1100 ppm
veya üzerindedir (28). Bu macunlar da, yutma refleksini henüz tam kazanamamış
olan küçük çocuklar için florozis riski taşımaktadır (29,30,31,32). Florozis
riskine yol açmamak için, özellikle altı yaş ve altındaki çocukların, mutlaka
“büyüklerin denetiminde” ve diş fırçası üzerine “bezelye büyüklüğünde” diş
macunu konularak diş fırçalamaları tavsiye edilmektedir (33,34). Çocuklar için
hazırlanan diş macunu tüplerinin küçük ağızlı ve her sıkışta ancak bir bezelye
tanesi kadar diş macunu sıkabilecek şekilde üretilmeleri de önerilmiştir (35).
Ayrıca çocuklarda, ebeveynler tarafından da yapılması gerekli olan fırçalama
işlemi çok uzun sürdüğü takdirde, çocukların daha da fazla macun
yutabilecekleri konusunda aileler uyarılmalıdır (36). İlaveten, flor içerikli
ürünler çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurulmalı ve mutlaka büyüklerin
kontrolü altında kullanılmalıdır. Tüm bu hususlara dikkat edildiği takdirde,
akut ve kronik flor toksisitesi riski en aza indirgenecektir. Bu konuda diş
hekimleri, eğitimciler, üretici firmalar ve aileler eğitilmelidir
(11,37,38,39).
Akut ve Kronik Flor Toksisitesi
Florun günlük
kullanımı diş çürüklerine karşı korunmada önemlidir. Flor osteoblastlar üzerine
de mitojenik uyarı yapmakta ve kemikte mineral çökelmesini arttırabilmektedir
ama diğer taraftan da flor eşik konsantrasyonun üzerinde çıktığında toksik etki
göstermektedir. (40) Tek seferde ve toksik doz olarak kabul edilen 5 mg/kg
miktarında flor alımı akut flor toksisitesine sebep olmaktadır. Tek seferde 3-5
mg/kg flor alımı sonucunda gastrointestinal semptomlar ortaya çıkmaktadır. Akut
flor toksisitesi karın ağrısı, kusma, diyare, hipersalivasyon, hipokalsemi, kas
spazmları ve bayılmalarla karakterize ve nadir görülen bir tablodur. Ca, Mg
veya Al tuzlarının uygulanması haricinde spesifik bir tedavisi yoktur. (41,42)
Optimal dozdan biraz daha yüksek fakat uzun süre boyunca flor alınması kronik
flor toksisitesi tablosunu meydana getirmektedir. (41,42) Gelişim çağında
yüksek konsantrasyonlarda ve sürekli flor kullanımı dental florozis ve ileri
vakalarda iskeletsel florozis gibi kronik flor toksisitesi tablosuna sebep
olabilmektedir. (40,41) Flor kemikte birikim göstermektedir ve böylece kalsiyum
alımı azalmakta ve büyüme etkilenmektedir. Dolayısıyla osteosklerozis,
iskeletsel deformasyon ve büyüme geriliği gibi tablolar ortaya çıkabilmektedir.
(42,43,44) Üçüncü azı dişleri dışında daimi dişlerin preerüptif mine
maturasyonu 8 yaşında tamamlandığından dolayı dental florozis riski 8 yaşı ile
sınırlıdır. (21) Özellikle estetik kaygı ile keser bölge dişler için bu yaş
erkekler için 15-24 ay, kızlar için 21-30 aydır. (45)
Endemik florozis
Doğal içme suyu ve
kaynaklarındaki flor oranı, içme suyu ile alınması gereken günlük optimal dozun
(1ppm:1mg/lt) üzerinde bulunan coğrafi bölgelerde (46,47,48,49,50), su flor
konsantrasyonları arttıkça, florozisin görülme sıklığı da artmaktadır
(51,52,53,54). Doğal içme suyu ve kaynaklarındaki flor konsantrasyonunun yüksek
olduğu bu coğrafik alanlar, “endemik florozis bölgeleri” olarak
adlandırılmaktadırlar.
Florun, mine gelişimine olumlu ve olumsuz etkileri
Flor optimal
dozda alındığında, mine gelişimini olumlu etkiler. Sürme öncesi dönemde
sistemik yollarla, sürmeyi takiben ve yaşlanma süreci boyunca topikal yollarla
mine yapısına katılan flor, minenin mineralizasyonu sırasında, hidroksiapatit
kristallerindeki hidroksil iyonlarıyla yer değiştirerek floroapatit
kristallerini oluşturur. Böylece çözünürlüğü azalan minenin kristal yapısı
güçlenir ve yüzey mine tabakası asitlere karşı daha dirençli hale gelir
(10,55,56). Bununla birlikte, flor optimal dozun üzerinde alındığı takdirde,
minenin gelişimi üzerine olumsuz etki gösterir.
Optimum dozda,
ameloblastlardan salgılanan mine proteinlerinin sekresyonunu, Ca ve fosfatın
organik matrikse tutunmasını ve okta kalsiyum fosfatların hidroksiapatite
dönüşümünü hızlandırırken, optimal dozun üzerine çıktığı durumlarda; hem
ameloblastlardan mine proteinlerinin sekresyonu yavaşlar, hem de erken
mineralizasyon aşamasında salgılanan mine proteinlerinin ortamdan
uzaklaştırılmasında gecikme görülür ve amelogeninlerin uzaklaştırılmasındaki bu
gecikme minenin kristal gelişimini geciktirir. Sonuçta mineralizasyonu henüz
tamamlanmış olan bu dişler ağız ortamına sürdüklerinde organik içerikleri fazla
olduğu için kolay renkleşme gösterirler. Dental florozisin şiddeti arttıkça,
yüzey ve yüzey altı mine tabakalarındaki flor seviyelerinin yükseldiği,
minedeki protein miktarınn normalden fazla olduğu ve çok miktarda olgunlaşmamış
matriks proteini içerdiği gözlenmektedir. Optimum dozun üzerindeki flor alımı
sekresyon fazı sırasında kesilirse, minedeki olumsuz değişiklikler geri
dönüşümlü olabilmektedir, ancak mineralizasyon süreci boyunca meydana gelen
olumsuz değişiklikler geri dönüşümlü değildir (18,55,57,58,59). Bunun yanı sıra
hafif ve orta dereceli florozis olgularında sadece mine etkilenmekteyken, ileri
derecede florozis olgularında dentin de etkilenebilmektedir. Dentinde,
histolojik olarak Von Ebner çizgilerinde genişlemeler ve özellikle dentinin
pulpal kısımlarında değişiklikler gözlenir (55).
Florun Genel Sağlık Üzerine Etkileri
Yüksek seviyelerde
absorbe edilen flor çocuklarda %80-90, yetişkinlerde ise %60 oranında vücutta
tutulum göstermektedir. (60) Florun eşik değeri üzerinde alınması dental veya
iskeletsel florozise neden olmasından önce ilk olarak santral sinir sistemini
etkilemektedir. (40) Ciddi miktarlarda yüksek oranda flor kullanımının kanser
oluşumu, kalça kırıkları, doğum defektleri ve nörolojik zararları desteklediği
yönünde bir görüş mevcut olmasına karşın, osteosarkom vakalarında kemikteki
flor seviyesi yani kronik flora maruz kalma ile osteosarkom arasında anlamlı
bir ilişki tespit edilememiştir. (61)Yine aynı şekilde çalışma sonuçları
incelendiğinde değerlendirme analizlerindeki farklılıklar yüzünden özellikle
kanser ve kemik kırıkları açısından flor toksisitesi ile kesin anlamlı ilişki
kurulamamıştır. (62)
Çocuk, doğum
öncesi dönemde annenin flor alması sonrası plasenta yoluyla veya kendi diyeti
yoluyla flora maruz kalabilir. (60)
Hamilelerin 2,212 mg sodyum florür içeren iki tablet
(Zymafluor) kullanımından 40 dakika sonra fetuslarının kan flor seviyeleri
ölçüldüğünde kullanmayan hamilelere kıyasla kan flor seviyeleri daha yüksek
bulunmuştur. Bu sonuçlara göre uterusta süt dişlerinin gelişim dönemi olan
hamileliğin beşinci ve altıncı aylarında florun plasenta bariyerinden
geçebileceği söylenebilir. (63) Fakat, flor plasenta bariyerinden geçebiliyor
olsa da burada önemli olan anne kanında mevcut olan flor seviyesidir. Anne
kanındaki flor seviyesi yüksek seviyelere ulaştığında fetusu korumak için
plasentanın bariyer etkisi tetiklenmekte ve geçiş kısıtlanmaktadır. Koruyucu
mekanizma olan bariyer etkisinin tetiklenmesi için anne kanında bulunması
gereken flor konsantrasyon seviyesi 0,4 ppm’dir. (64) Kronik olarak yüksek doz
flor uygulanan deney hayvanlarında beyinde flor birikimi meydana gelmiştir ve
bu birikim içme suyundaki flor artışı ile birlikte artma göstermektedir.
Kronik flor toksisitesi (30-100ppm)
deney hayvanlarında nöronal ve serebrovasküler bütünlüğü bozmakta, anormal
davranış paternleri açığa çıkarmakta ve beyinde metabolik lezyonlar meydana
getirmektedir. (65) Yüksek dozda (30-500ppm) uzun süre flor alımını içeren
hayvan çalışmaları sonuçlarına dayandırılarak insanlarda da uzuvlarda paraliz,
vertigo, eklemlerde spastisite ve mental keskinlikte bozulma gibi nörolojik
komplikasyonların olabileceği yönünde değerlendirmeler yapılmıştır. (65,66,67)
Ancak bu hayvan çalışmalarında deney grubu hayvanları tarafından tüketilen flor
dozu insanlar için optimal olarak belirtilen dozun çok üstündedir. Hayvanlardan
elde edilen histolojik bulgularda; beyin yarım küresinde, beyincik ve medulla
oblongata bölgesinde DNA, RNA ve proteinde doza bağlı belirgin azalma
bulunmuştur. Yüksek flora ve düşük iyota maruz kalan yetişkin farelerin beyin
hücrelerinde DNA hasarı kaydedilmiştir. (67,68) DNA hasarı dışında kolinesteraz
aktivitesindeki azalma da gösterilmiş, özellikle de yüksek flor ve düşük iyotun
kombine olması durumunda daha fazla etki görülmüştür.(68)
Yüksek flor alımı yaşamın daha ileriki
dönemlerindense hayatın erken safhalarında vücuttaki antioksidan savunma
sistemi üzerine daha fazla toksik etki göstermektedir. (67) Başka bir deyişle
yaşamın erken dönemlerinde kronik flor toksisitesi beyinde belirgin
nörodejeneratif değişimlere sebep olmakta, bu değişimler de nöral tabanlı olan
öğrenme ve hafızayı etkilemektedir.(65) Florun nörolojik sistem üzerine toksik
etkisi özellikle büyüme ve gelişimin erken döneminde gözlemlenmektedir. (68)
Özellikle Çin ve
Hindistan gibi içme sularında yüksek flor bulunan ülkelerde sistemik flor ve IQ
ile ilgili çeşitli çalışmalar yürütülmüştür. İnsanlar üzerinde yapılan bu
epidemiyolojik çalışmalar değerlendirildiğinde, Hindistan’da yaşadıkları
bölgelere göre, 10-12 yaşlarındaki çocukların düşük (0,5 ppm’den az) , normal
(0,5-1,5 ppm) ve yüksek (1,5 ppm’den fazla) flor içeren su tüketimleri sonrası
florozis ve IQ seviyeleri
değerlendirilmiştir. Yüksek flor grubunda dental florozis ve düşük IQ
görülme sıklığı daha fazla bulunmuştur. Düşük ve normal flor seviyesinde su
tüketenlerin IQ seviyesi arasında anlamlı fark bulunmamıştır. (60) Hindistan’ın
başka bir bölgesinde yürütülen çalışmada düşük flor seviyesi ve yüksek flor
seviyesi bulunan suların tüketimi sonrası 8-12 yaş çocukların dental florozis
bulunma durumu, IQ seviyeleri, beden kitle indeksleri değerlendirilmiştir.
Yüksek flor seviyesi bulunan bölgedeki çocukların IQ seviyeleri daha düşüktür.
Yüksek flor seviyesinde hafif, orta ve şiddetli dental florozis görülürken
düşük flor seviyesinde florozis hiç bulunmamaktadır.
Varner ve
arkadaşları, alüminyum florür (0,5 ppm) ve sodyum florürün (2,1 ppm) içme
sularında kronik kullanımının beyinde belirgin morfolojik değişimlere sebep
olduğunu göstermişlerdir . (69) Zeka seviyesi ve içme suları ile idrarda
saptanan flor seviyesi arasında ters bir ilişki mevcuttur. Bu nedenle, içme
sularında bulunan yüksek florun çocukların zekasında gerileme ile ilişkisinin
olabileceği üzerinde durulmaktadır. (43,71,70)
Sonuç
Flor
vücudumuzun ihtiyaç duyduğu eser elementlerden biridir. Yediğimiz ve içtiğimiz
besinlerle birlikte doğal yollarla sistemimize flor katarız. Sistemimizde
bulunan uygun dozdaki florun gelişimimize faydaları vardır. Sistemik ya da
topikal yolla alınan flor ise ağız ve diş sağlığı için vazgeçilmezdir.
Diğer bir yandan florun fazlası vücutta toksik etki
gösterir. Optimal dozun biraz üzerinde uzun süre flor alımıyla sistemik
hastalıklara yakalanabiliriz. Tek seferde alınan çok yüksek doz flor ölüm ile
dahi sonuçlanabilir.
Peki biz ne
yapmalıyız? Diş hekimimizle görüşüp
çürük risk analizi testleri yaptırmalı, bu testlerin sonucu ile yaşadığımız
bölgenin doğal su kaynaklarındaki flor oranını da göz önünde bulundurarak bize
uygun olan sistemik veya topikal yöntemlerle gereken miktarlarda flor alımını
yapmalıyız. Bu yöntemleri uygularken materyali doğru süre ve miktarda
kullanmalı, uygulama yöntemlerine eksiksiz uymalıyız.
Flor eğer optimal
dozlarda hekim kontrolünde kullanırsak dostumuz, yanlış yöntemleri yanlış
miktarlarda uygularsak ise düşmanımızdır.
Hazırlayan:Selman ŞİRİN
Editör:Kemal Eren ALTIN
Kaynaklar
1. Ak
AT, Aksoy H, Özdaş DÖ. Türk ailelerinin florlu diş macunu ve topikal flor
uygulamaları hakkında bilgi ve görüşlerinin değerlendirilmesi: Pilot çalışma.
EUDHFD 2018;39(3), 160-164.
2. Chi
DL, Basson A. Surveying dentists’ perceptions ofcaregiver refusal of topical
fluoride. JDR Clin Trans Res.
2018;3:314-20.
3. www.ada.org/~/media/ADA/Science%20and%2
0Research/Files/topic_caries_over6.ashx
4. Sköld-Larsson
K, Modéer T, Twetman S. Fluorideconcentration in plaque in adolescents after
topical application of different fluoride varnishes. Clin Oral Investig 2000;
4: 3134.
5. Tenuta
LM, Cury JA. Fluoride: its role in dentistry. BrazOral Res 2010; 24 Suppl 1:
9-17.
6. Dentistry
AAOP. Guideline on fluoride therapy. PediatrDent 2013; 35: 165-168.
7. Fluoridation
Facts. http://www.ada.org/~/media/ADA/
Member%20Center/FIles/fluoridation_facts.ashx. 2005
8. Yeung CA. A systematic review of the efficacy and safety of fluoridation.
Evid Based Dent 2008; 9: 39 43. 9- Mc Clure FJ. Water Fluoridation. The Search
and the
Victory. National Institute of Dental Research Bethesda,
Maryland. Library of Congress Catalog Number: 75-604642. 1970; 75-82.
10-Groeneveld A, Van Eck AAMJ, Backer Dirks O. Fluoride in
caries prevention: Is the pre-or post eruptive? J Dent Res 1990;69:751-55.
11-Whitford GM, Ekstrand J. Summary of Session I:
Metabolism of fluoride. J Dent Res 1990; 69;2(3):513.
12- Pendrys DG, Stamm JW. Relationship of total fluoride intake to beneficial
effects and enamel fluorosis. J Dent Res 1990;69 (Spec Iss):529-38.
13-Whitford GM, Allmann DW, Shaned AR. Topical fluorides:
effects on physiologic and biochemical process. J Dent Res; 1987;66(5):1072-8.
14-Szpunar SM, Burt BA. Dental caries fluorosis and
fluoride exposure among Michigan schoolchildren. J Dent Res 1988;67:802-6.
15-
Şaroğlu I, Aras Ş. Florozis. A.Ü. Diş Hek. Fak.
Derg 2001;28(2):239-50.
16-
Küçükeşmen Ç, Sönmez H, Üşümez A, Küçükeşmen HC.
Effects of dental fluorosis on microleakage from Class-V ormocer restorations
in permanent molar teeth. Fluoride,
2007;40(2):134-9. Ê
17-Kırzıoğlu Z, Küçükeşmen Ç, Altun AC, Erdoğan Y.
Evaluation of caries incidence and severity of age 6 teeth
in children between 7 and 10 years-old with dental fluororsis and
non-fluorosis. Abstract no: P37. Fluoride 2007; 40(4): 290. 18- Ekstrand J,
Fejerskov O, Silverstone LM. Fluoride in Dentistry. 1st ed. Copenhagen,
Munksgaard. 1988: 13-25, 96192, 263-7.
19- Ölmez S, Altay N. Çocuklarda uygulanacak koruyucu diş
hekimliği yöntemleri. TDBD 1998;44: 12-16.
20.
Heath K, Singh V, Logan R, McIntyre J. Analysis
offluoride levels retained intraorally or ingested following routine clinical
applications of topical fluoride products. Aust Dent J 2001; 46: 24-31.
21.
Borysewicz-Lewicka M, Opydo-Szymaczek J, Opydo
J.Fluoride ingestion after brushing with a gel containing a high concentration
of fluoride. Biol Trace Elem Res 2007; 120:
114-120.
22.
Opydo-Szymaczek J, Opydo J. Salivary
fluorideconcentrations and fluoride ingestion following application of
preparations containing high concentration of fluoride. Biol Trace Elem Res
2010; 137:159-167.
23.
Hicks J, Garcia-Godoy F, Flaitz C. Biological
factors indental caries enamel structure and the caries process in the dynamic
process of demineralization and remineralization (part 2). J Clin Pediatr Dent
2004; 28: 119-124.
24.
Seppä L, Salmenkivi S, Hausen H. Salivary
fluorideconcentration in adults after different fluoride procedures.
Acta Odontol Scand 1997; 55: 84-87.
(25. Nakonieczna-RudnickaM, Bachanek T, StrycharzDudziakM,
KobyłeckaE.Oralhygienehabitsamongtobaccosmokingandnon smokingstudentsof
theMedicalUniversityofLublin--chosenaspects.
PrzeglLek2010;67:871-4.
26. LindenmüllerH, Lambrecht JT. Oral
care.CurrProblDermatol 2011;40:107-15.
27.HarrisNO,Garcia-
GodoyF.Primarypreventivedentistry.6thedn.
UpperSaddleRiver.NJ:PearsonEducation;2004.)
28-Stookey GK, De Paola PF, Featherstone JDB, Fejerskov O,
Möller IJ, Rotberg S, Stephen KW, Wefel JS. A critical review of the relative
anticaries efficacy of sodium fluoride and sodium monoflorophospate
dentrifices. Caries Res 1993;27:337-60.
29-Ekstrand J. Pharmacokinetic aspects of topical
fluorides. J Dent Res 1987;66(5):1061-5.
30-Menteş AR. Floridli diş macunlarının bugünkü durumunun
değerlendirilmesi. Diş Hekimliğinde
31-Us Z, Ören C, Ulusu T, Orbey T. In vitro evaluation of
fluoride uptake with application of APF to interproximal enamel of primary
teeth using dental floss. J Dent Child 1995;8: 274-8.
32- Mathewson RJ. Fundamentals of Dentistry for Children.
Chapter:7. Clinical applications of Fluorides. 1982:147-171. 33- Bentley EM,
Ellwood RP, Davies RM. Fluoride ingestion from toothpaste by young children. Br
Dent J 1999;186(9):
460-2.
34-
Newbrun E. Topical fluoride therapy: Discussion
of someaspects of toxicology, safety and efficacy. J Dent Res
1987;66(5):1084-6.
35-
Warren JJ, Levy SM. A review of fluoride
dentifricerelated to dental fluorosis. Pediatr Dent 1999;21(4):265 71. 36- Levy
SM, Mc Grady JA, Bhuridej P, Warren JJ, Heilman JR, Wefel JS. Factors affecting
dentifrice use and ingestion among a sample of US preschoolers. Pediatr Dent
2000;22(5):389-94.
37-
Ulusu F. Çocuk diş hekimliğinde flor. TDBD
1994;24:910.
38-
Tulga F. Fluorid uygulamaları. Türk Ortodonti
Dergisi1998;11(1):74-8.
39-
Küçükeşmen Ç, Sönmez H. Florozisli daimi insan
dişlerinde, iki farklı bağlanma sisteminin, mineye bağlanma üzerine olan
etkilerinin, in vitro olarak incelenmesi.ÊA:Ü Diş Hekimliği Fakültesi,
Pedodonti ABD, Doktora Tezi 2007
40.
Kundu H, Basavaraj P, Singla A, Gupta R, Singh
K, JainS. Effect of fluoride in drinking water on children's intelligence in
high and low fluoride areas of Delhi. J Indian Assoc Public Health Dent 2015;
13: 116-121.
41.
Whitford GM. Acute and chronic fluoride
toxicity. J DentRes 1992; 71: 1249-1254.
42.
Mellberg JR, Ripa LW. Fluoride in Preventive
Dentistry:Theory and Clinical Applications. Quintessence, Chicago, 1983, 290.
43.
Wang SX, Wang ZH, Cheng XT et al. Arsenic and
fluorideexposure in drinking water: children's IQ and growth in Shanyin county,
Shanxi province, China. Environ Health Perspect 2007; 115: 643-647.
44.
Newbrun E. Fluorides and Dental Caries:
contemporaryconcepts for practitioners and students. 3rd Ed., Charles C Thomas,
Springfield , 1986, 199-218.
45.
Evans RW, Darvell BW. Refining the estimate of
thecritical period for susceptibility to enamel fluorosis in human maxillary
central incisors. J Public Health Dent 1995; 55: 238249.
46-
Horowitz HS. The water fluoridation and other
systemicfluorides. J Dent Res 1990;69:760-4.
47-
Dean HT. Chronic dental fluorosis. 1936. In:
Grobler SR,Von Wyk CW, Kotze D. Relationship between enamel fluoride levels,
degree of fluorosis and caries experience in communities with a nearly optimal
and a high fluoride level in the drinking water. Caries Res 1986; 20:284-8.
48-
Heifetz SB, Horowitz HS. The amounts of fluoride
incurrent fluoride therapies: Safety considerations for children. J Dent Child
1984;51:257-69.
49-
Dean HT, Jay P, Arnold FA, Elvove E. Domestic
waterand dental care II.1941. In: Grobler Sr, Von Wyk CW, Kotze D. Relationship
between enamel fluoride levels, degree of fluorosis and caries experience in
communities with a nearly optimal and a high fluoride level in the drinking
water. Caries Res 1986;20:284-8.
50-
Dean HT, Arnold FA, Elvove E. Domestic water
anddental caries. 1942. In: Grobler SR, Von Wyk CW, Kotze D. Relationship
between enamel fluoride levels, degree of fluorosis and caries experience in
communities with a nearly optimal and a high fluoride level in the drinking
water. Caries Res 1986;20:284-8.
51-Grobler SR, Von Wyk CW, Kotze D. Relationship between
enamel fluoride levels, degree of fluorosis and caries experience in
communities with a nearly optimal and a high fluoride level in the drinking
water. Caries Res 1986;20:284-8. 52- Angelillo I, Torrel, Nobile CGA, Villari
P. Caries and fluorosis prevalence in communities with different concentrations
of fluoride in the water. Caries Res 1999;33:114-22.
53-
Driscoll WS, Horowitz HS, Meyers RJ, Heifetz,
KingmanA, Zimmerman ER. Prevalence of dental caries and dental fluorosis in
areas with optimal and above optimal water fluoride concentrations. JADA
1983;107:42-7.
54-
Jackson RD, Kelly SA, Kotz BP, Hull JR, Stookey
GK.Dental fluorosis and caries prevalence in children residing in communities
with different levels of fluoride in the water. J Public Health Dent
1995;55(2):79-84.
55-
Nizel AE. Nutrition in Preventive Dentistry:
Science andPractice. Chapter 13: Fluoride metabolism, safety and role in
caries. Philadelphia, London, Toronto, W.B. Saunders
Company 1972: 194-218
56-
White DJ, Nancollas GH Physical and
chemicalconsiderations of the role of firmly and loosely bound fluoride in
caries prevention. J Dent Res 1990;69:587 94. 57-Robinson C, Kirkham J. The
effect of fluoride on the developing mineralized tissues. J Dent Res
1990;69(Spec Iss):685-91.
58- Den Besten PK, Thariani H. Biological mechanisms of
fluorosis and level and timing of systemic exposure to fluoride with respect to
fluorosis. J Dent Res 1992;71(5):1238-43. 59- Gedalia I, Shapira L. Effect of
prenatal and postnatal fluoride on the human decidiuous dentition. A literature
review. Adv Dent Res 1989;3(2):168-76.
60.
Sebastian ST, Sunitha S. A cross-sectional study
to assessthe intelligence quotient (IQ) of school going children aged 10-12
years in villages of Mysore district, India with different fluoride levels. J
Indian Soc Pedod Prev Dent 2015; 33: 307311.
61.
Kim FM, Hayes C, Williams PL et al. An
assessment ofbone fluoride and osteosarcoma. J Dent Res 2011; 90:11711176.
62.
McDonagh MS, Whiting PF, Wilson PM et al.
Systematicreview of water fluoridation. BMJ 2000; 321: 855-859. 63. Forestier
F, Daffos F, Said R, Brunet CM, Guillaume PN. [The passage of fluoride across
the placenta. An intra-uterine study]. J Gynecol Obstet Biol Reprod 1990; 19:
171-175.
64. Maturo
P, Costacurta M, Perugia C, Docimo R. Fluoridesupplements in pregnancy,
effectiveness in the prevention of dental caries in a group of children. Oral
Implantol 2011; 4:
23-27.
65. Shivaraiashankara
YM,Shivashankara AR,Gopalakrishna Bhat P,Muddanna Rao S, Hanumanth Rao S.
Histological Changes in the Brain of Young Fluoride-Intoxicated Rats.
Fluoride 2002; 35: 12-21.
66. Bouaziz
H, Amara IB, Essefi M, Croute F, Zeghal N.Fluoride-induced brain damages in
suckling mice. Pesticide Biochemistry and Physiology 2010; 96: 24 29.
67. Shivarajashankara
YM, Shivashankara AR, Gopalakrishna
Bhat P, Hanumanth Rao S. Brain Lipid Peroxidation and
Antioxidant Systems of Young Rats in Chronic Fluoride Intoxication. Fluoride
2002; 35: 197-203.
68. Wang
J, Ge Y, Ning H, Wang S. Effects of High Fluorideand Low Iodine on Biochemical
Indexes of the Brain and Learning-Memory of Offspring Rats. Fluoride 2004; 37:
201208.
69. Varner
JA, Jensen KF, Horvath W, Isaacson RL. Chronicadministration of
aluminum–fluoride or sodium–fluoride to rats in drinking water: alterations in
neuronal and cerebrovascular integrity. Brain Research 1998; 784: 284-298. 70.
Lu Y, Sun ZR, Wu LN, Wang X, Lu W, Liu SS. Effect of High-Fluoride Water on
Intelligence in Children. Fluoride 2000; 33: 74-78.
71. Trivedi MH, Verma RJ, Chinoy NJ, Patel RS, Sathawara
NG. Effect of High Fluoride Water on Intelligence of School Children in India.
Fluoride 2007; 40: 178-183.